ESKİ EŞ, KÖMÜRLÜK KOMPLOSU… BAKIN NELER OLMUŞ?

OLAY 11

EVİMDEKİ İŞLEM BOŞA DÜŞÜNCE ESKİ EŞ ESRA KONUR’UN KÖMÜRLÜĞÜNE İHBAR YAPTIRIP, ORADA DA “BALYOZ EKLER 2” DİYE CD BULDULAR. 

POLİS VE SAVCI BU CD’Yİ DE İNCELEMEMESİNE RAĞMEN İÇİNDE NE OLDUĞUNU BİLMİŞ. 

Evime CD konulma olayı boşa çıkınca, polisin gözaltındaki gece bana anlattığı, “müdürler yukarıda köpürüyorlar” cümlesi üzerine, başka bir plan devreye sokacaklarından emindim. Gece polis sorgum yapılmış, orada da Ocak-Şubat ayını karıştırdıklarını görmüştüm. Tek sayfalık ifademi bile okuma zahmetine girmeyip, Hüseyin Ersöz’ün iftiralarına, haberlere itibar eden bir polis ve savcı vardı karşımda. Bu kadar ciddiyetsiz bir ekip her şeyi yapmayı göze alacaktı. 

Sabah saat 07:00’den sonra polisler önce beni hastaneye sonra da adliyeye götüreceklerdi. Emniyetten ayrıldık ve Haseki Hastanesi’ne geldik. Sağlık raporu alacaktık. Doktor henüz gelmemiş, banko açılmamıştı. Gazeteciler görüntü almasın  diye hastanenin arka bahçesine geçtik. 

Polislerden birini tanıyordum. İsmi Ömer’di ve beni daha önce de sanırım iki kez gözaltına almıştı. Bir ara Ömer bilerek mi bilmeyerek mi yoksa boşluğuna mı geldi ağzından bir cümle kaçırdı. Gözaltına alındığım gün yani bir gün önce “eski kayınvalidemin evine de gittiklerini” söyledi. Kızıyla ayrıldığım için bana kızgın olduğunu, hakkımda her şeyi yapabileceğini” söyledi. “Sana çok kızgın, sana her şeyi yapar” dedi. 

Ömer’in söyledikleri karşısında şaşırmıştım. Hastanenin ardından adliye gittik. Savcı Gökalp Kökçü, benimle yüz yüze gelmeye cesaret edememiş ve ifademi bile almadan tutuklamaya sevk etmişti. Saat 09:00’dan öğleden sonra 16:00’a kadar Sulh Ceza Hakiminin önüne çıkmak için bekledik. 

Zaman zaman avukatlarımla tartışıyor ve “bu hakim niye bizi almıyor, saatlerdir bekletiyor” diyordum. Sebebini hakkımda dava açılınca, bir buçuk yıl sonra öğrenecektik. 

Ömer’in saatler önce bana söylediklerinin aslında bir mesaj olduğunu yıllar sonra anlayacaktık. Saat 13:35 civarında ismi “Zeliha Esen” olan bir kadın 155 Polisi aramış ve “Gözaltına alınan Gazeteci Mehmet Baransu’nun gözaltına alınmasıyla ilgili belgeler, eski eşinin oturduğu apartmanın alt deposunda saklanıyor” diye ihbarda bulunmuştu.  

İhbarı yapan kişi niçin gözaltına alındığımı, depoda her ne belge varsa neler olduğunu biliyordu. Bakmış, incelemiş nokta atışı ihbar yapmıştı. 

Dava dosyamızdaki belgelere göre polisler “ivedi” olarak olay yerine gitmişler ve ihbarın doğru olduğunu anlamışlar. Ancak dava dosyamızda ihbarın doğru olduğunu nasıl anladıkları konusunda tek bir bilgi yok. İhbarcının kim olduğunu da yazmamışlar. İsmi saklamışlar. İhbarcıyla görüşüp görüşmediklerini saklamışlar. Telefon numarasını saklamışlar. İşte polislerin tuttuğu ve savcıya gönderdiği o tutanak. 


Ben hakim karşısına çıkmayı beklerken, polisler bir gün önce evimde yedikleri golü çıkarmaya çalışıyorlarmış. Polisler bu adreste saat 15:30’da arama yapmaya başlıyorlar. Ben o sırada halen hakim karşısında değilim. Bu depoyla benim aramda bir bağlantı kuruyorlarsa arama bölgesine beni götürmeleri gerekli. Ancak dava açılınca gördük ki polisler bu ayrıntıyı da özellikle saklamışlar. Sanki arama yapılırken ben tutuklanıp cezaevine konmuşum gibi belge düzenlemişler. Saatleri saklayarak. 

Oysa tutuklanma kararımı veren hakimlikte saat 17.00’de ifademin bittiği açıkça yazıyor. Ben o saatte adliyedeyim, cezaevinde değil. Cezaevine de kameralar eşliğinde girdim zaten. Saat 20.00’yi geçiyordu sanırım. 

Devam edeyim... 

ESRA KONUR’UN DEPOSUNDA DA ÜZERİNDE BALYOZ EKLER 2 YAZAN CD ÇIKIYOR. KONUR, ARAMAYA BİR BUÇUK SAAT SONRA KATILIYOR ANCAK TÜM BELGELERİ GÖRMÜŞ GİBİ İMZA ATIYOR!

Bir gün önce evimde bulunduğu söylenen CD üzerinde “Balyoz Ekler 2” gibi yazıyordu. Esra Konur’un kömürlüğünde de iki CD buluyor vce birinin üzerinde Balyoz Ekler 2 yazıyor. Tesadüfe bakın. Diğerinin üzerinde ise “Balyoz Ekler 1” yazıyormuş. Bir sürü belge alıyorlar kömürlükten. Dava açılınca öğreniyoruz ki kömürlükten başka da bir şey çıkmıyor. Sadece bu CD’ler suç unsuru olarak alınıyor ve içinden Devletin Gizli Belgesi çıkıyor. Bu CD’nin de bana ait olduğunu söyleyip, delil diye emanete koyuyorlar. 

Aramaya beni götürmüyorlar. Arama kararları istiyoruz, aramanın kamera görüntülerini istiyoruz savcı iki yıl bize vermiyor. Dava açılıyor ve bakıyoruz ki Esra Konur’un evindeki aramanın görüntüsünün kaydı dosyada yok. Mahkemeden istiyoruz ve 5 yıldır bu görüntüleri ne bana ne de avukatıma vermiyorlar. Israrla bu görüntüleri bizden kaçırıyorlar.

Bir de 155 polis ihbar hattına yapılan ihbarın ses kaydını ve bu kişinin kim olduğunu, tanık olarak duruşmaya getirilmesini istiyoruz. Bu taleplerimiz de tüm hakimler tarafından reddediliyor. 

Ve işin ilginç yanı, CD’ler bulunduğunda aramada Esra Konur yok.  İş yerinde. Arama başladıktan bir buçuk saat sonra olay yerine geliyor ve Esra Konur’a aramada olmadığı zaman diliminde bulunduğu söylenen belgelere de imza attırıyorlar. Görmediği belgelere, “aramada bunlar bulundu, gördüm” diye imza attırıyorlar. O da imzalıyor. 

Arama ise gece yarısına kadar sürüyor. Oysa Ergenekon bozma kararına göre, aramaya “benim götürülmem gerekiyordu ve aramanın da gece yarısı yapılmaması gerekiyordu. Esra Konur’a da aramada olmadığı belgelerin imzalattırılmaması gerekiyordu.

Aramadan bir gün sonra Esra Konur ve avukatı emniyete gidip ifade veriyorlar. Bir de babası gidip ifade veriyor. Babasının ve kendisinin ifadesini okuduğunuzda bir panik havası ve birilerini korudukları görünüyor. Babası ifadesinde “eşinin bu kolilerden haberinin olmadığını” söylüyor. Kendisi de benzer bir ifade kullanıyor. Ömer Konur’un eşinin ismini niçin ifadesinde geçirdiğini, alelacele polise gittiğini ilk günlerde anlayamamıştık. 

Hakkımda dava açılınca, belgeleri mahkemeden aldım. İhbarcının kimliğinin gizlendiğini, araştırılmadığın, ses kaydının dosyada olmadığını, apartman alt deposundaki arama görüntülerinin de dava dosyasına konmadığını gördük. Yukarıda da belirttiğim gibi bunları her duruşmada talep etmemize rağmen, hakimler bunları bize vermediler. Dava dosyasına da koymadılar.  

Dava dosyasındaki belgelere baktıkça, satır aralarını inceledikçe ve soruşturmamda görev alan bazı isimler, ailemle daha sonra görüşüp, bizlere bilmediklerimizi anlatınca, anladık ki, kömürlük olayı da belli bir komplonun ürünüymüş. Haseki hastanesinde polis Ömer bana o gün mesaj veriyormuş. Görüştüğümüz kişiler “dava dosyasındaki bazı rutin yazışmalara baksın Mehmet, CD oyununu görecek” demeleri üzerine, tekrar evraklara bu gözle baktım. 

Bakınca gördüm ki polisler ve savcı Esra Konur’un evindeki CD’ler içinde de ne olduğunu tıpkı benim evimdeki CD gibi imajını almadan, mühürlü torbadayken biliyorlarmış.

Şimdi sizlere dava dosyasındaki bu bölümü anlatacağım. İhbarcının kim olduğunu, savcı ve polislerin ihbarcıyı nasıl sakladıklarını, Esra Konur’un kömürlüğünde bulunduğu iddia edilen CD’ler içinde ne olduğunu incelemeden, mühürlü torbadayken nasıl bildiklerini anlatacağım. 

Dava dosyasını incelerken savcının ve polisin ihbarı yapan numarayı özenle sakladıklarını, kendisinin ifadesine bile başvurmadıklarını gördük. Normal soruşturmada yapılması gereken ilk iş, ihbarı yapan kişiyi bulmak ve ifadesini almaktı. Bu yapılmamıştı ve belli ki savcı da bir oyun ve kurgunun içindeydi. Tıpkı polisler gibi. İhbarcıyı özenle saklıyordu. 

Tuttukları tutanaklarda telefon numarasını bile saklıyorlardı. İşte o tutanaklarda biri.


Savcı ve polislerin bu tutumu beni şüphelendirmişti. Binlerce sayfa arasında ihbarcının kim olabileceğini, numaranın açık yazılmış kağıdını aramaya başladım. Ve ne gariptir ki numaranın açık ve kapalı yazıldığı aynı iki belgenin dosyada olduğunu gördüm. Baktığım ilk belgede numara açık yazılmamış, yukarıdaki gibi saklanmıştı. İkinci belgeyi de aynı belge zannedip, hızlı geçmiştim. Oysa bu belgede numaranın açık açık yazıldığı tutanak, dosyaya konmuştu. İhbarcının telefon numarası yukarıdaki gibi tüm belgelerde saklanmışken, bu belgede açık açık yazılmıştı. 155’i arama belgesi.


İHBARI YAPAN ZELİHA ESEN DEĞİL SALİHA KONUR’MUŞ. ESKİ KAYINVALİDEM İHBARI YAPMIŞ

Bu telefon numarası şuan kullanılmadığı için açık açık belgede gösterdim. Yıllardır kullanılan bu telefon numarası birkaç yıl önce kapatıldı. Bu belge 155 Polis İmdat İhbar hattının tuttuğu belgeydi. Telefon numarasını ezbere biliyordum çünkü bu telefon numarası eski kayın validem “Saliha Konur’a” aitti. Numaranın bir benzeri ise boşanmadan önceki Esra Konur’la kullandığımız ev telefonuydu.

Polis ve savcı ihbarcının kimliğini saklamaya çalışmasına rağmen, dosyadaki bu belgeyle ihbarcının kimliğini açık etmişlerdi. Dosyada ayrıca HTS kayıtlarımın olduğu belgeler de var. Kayıtlarda, 212 321 20 75 nolu telefonu defalarca aradığım, onun beni aradığı ve Saliha Konur adına kayıtlı olduğu açık açık yazıyor.

Anlaşılan hastanede beklerken sakallı polis Ömer, aslında birkaç saat sonra kurulacak olan kumpası bana duyurmak istiyormuş ancak ben o an anlamamışım. İhbarcı Zeliha Esen değildi, eski kayınvalidem Saliha Konur’du ve ev telefonundan ihbarı yapmıştı. Ya da birilerinin uyarısıyla, “yaptırılmıştı.” Sahte isim kullanmıştı. 

Niçin bu kadar acemice iş yapılıp, ev telefonu kullanılmıştı onu da anlayamamıştım. Polislerin ihbarcıyı saklama nedenleri, Ömer Konur’un polislere gidip ifade vermesi ve durup dururken “eşimin kolilerden haberi yok” demesinin nedeni de şimdi anlaşılıyordu. 

Hapishanede görüşüme gelen kızımın ihbarcının telefon numarasının dosyada olduğunu öğrenmesi, gidip anneannesine “İhbarı sen yapmışsın” demesi ve ardından yaşananlar, sinir krizleri, bayılmalar ise bugünün konusu olmadığı için konuyu burada kesiyorum. İleride, belgeler ortaya çıktıkça, ihbar operasyonunun da perde arkasını öğreneceğiz. 

Bu bölüme kısa bir ara verip, savcının iddianamesinde dile getirdiği bir skandala değineceğim. Beni suçlamaya çalıştığı suçu aslında kendisinin işlediğini anlatayım. 


SAVCI: BARANSU’NUN TANIK YA DA İHBAR EDEN SIFATI İLE İFADESİ ALINMAMIŞ.

BEN SAVCIYA SORUYORUM: SEN NİÇİN İHBARCININ İFADESİNİ TANIK YA DA İHBAR EDEN SIFATI İLE ALMADIN? İHBARCININ KİMLİĞİNİ SAKLAMAYA ÇALIŞIYORSUN?

Savcı hem beni tutuklatmak için yazdığı “Tutuklama Talebi Mevcutlu” yazısında hem de evimi aramayla ilgili “Arama-inceleme” kararındaki yazıda aynen şöyle demiş; “Mehmet Baransu’nun, Balyoz soruşturmasıyla ilgili ifadesi ne Cumhuriyet Başsavcılğınca ne de mahkemece tanık ya da ihbar eden sıfatıyla ifadesi dahi alınmamıştır.” İşte o bölüm. 


Tanık ya da ihbar eden sıfatıyla niçin ifadem alınmadı, mahkeme niçin çağırmadı bunu bilemem. Ben gerekirse gideceğimi Turan Çolakkadı’ya verdiğim ifademde belirtmiştim. Tanık ya da ihbar eden sıfatıyla çağrılmam benim sorumluluğumda değil. Mahkeme ve savcılığın sorumluluğunda. 

Ancak, şimdi ben savcı Gökalp Kökçü’ye, kendi sorumluluğunda olan bir konuyla ilgili soru sormak istiyorum. Esra Konur’un kömürlüğüyle ilgili bir ihbar yapılıyor. İhbarın yapıldığı telefon numarası belli. 0 212 321 20 75. Bu telefon numarası eski Kayınvalidem Saliha Konur adına kayıtlı. İhbarı yapan da kendisi. 

Şimdi savcıya soruyorum. İhbarı yapan kişiyi niçin sakladın? Niçin tanık ya da ihbar eden sıfatıyla ifadesini almadın? Polisle beraber mi bu ihbar yapıldı? Saliha Konur niçin Zeliha diye bir isim kullandı? İhbarı doğrulattık diyorsunuz, nasıl doğrulattınız? Bu adreste devletin gizli belgesini Egemen Harekat Planını bulduğunuzu iddia ediyorsunuz. Bu kadar iddialı bir ihbarcının niçin ifadesini almadınız ve dosyada kendisini saklamaya çalışıyorsunuz? İhbarcı, belgeler depoda diyor ve depodaki belgelerin ne olduğunu biliyordu. Önceden görmüş olduğu netti. Böyle net bilgi veren ihbarcının ifadesini niçin almadınız? Almak bir yana ihbarcının kimliğini neden özenle sakladınız? Neyi saklıyorsunuz?    

Bu aranın ardından savcıyı bu sorularla baş başa bırakıp, konuya kaldığımız yerden devam edelim. 

Esra Konur’un aramanın ilk saatlerinde, CD’lerin bulunduğu söylenen saatte orada olmadığı ancak, “gördüm” diye tutanaklara imza attığı ya da attırıldığı o aramada bulunan belgeler de imajları alınmadan mühürlü torbaya konuyor. Aramaya 2 Mart 2015 günü saat 15:30’da başlıyorlar ve gece yarısı 02:00 gibi bitiriyorlar. Mühürlü torba, daha sonra açılmak üzere emniyete götürülüp, emanete konuyor.  

POLİS VE SAVCI YİNE İNCELEMEDİKLERİ CD İÇİNDE NELER OLDUĞUNU BİLİYORLAR

Bu aşamadan sonra ise polislerin ve savcının, savcı Gökalp Kökçü’nün skandal icraatları başlıyor. Hazırladıkları belgelerde, mahkemelere, hakimlere yazdıkları yazılarda, mühürlü torba içindeki incelemedikleri, imajını almadıkları CD içinde, neler olduğunu bildikleri skandal aşama başlıyor. Aynı skandalı benim evimde bulduklarını söyledikleri CD için de yapmışlardı. İncelenmeyen, imajı alınmayan, mühürlü torbaya konan, mühürlü torba emniyete bile gitmemişken, CD içinde neler olduğunu polis fezlekesine yazmışlardı. 

Aynı işlemi Esra Konur’un deposunda buldukları CD’de de yapmışlar. Bu da gösteriyor ki, CD içinde ne olduğunu önceden biliyorlardı. CD depoda bulunduysa, önceden içinde ne olduğunu bilmeleri imkansızdı. Biliyorlarsa CD’yi bizzat oraya birileri götürmüş ve koymuştu. Başka bir olasılık yoktu.  

Bu bölümde Esra Konur’un kömürlüğünde ele geçirildiği iddia edilen işlemlerle ilgili polis ve savcının yaptıkları hukuksuz işlemleri ve bu işlemleri nasıl hukuki hale getirmeye çalıştıklarını anlatacağım. Avukatlarımı oyuna getirip, Esra Konur’un deposunda çıkan belgelere imza attırmaya çalıştıklarını anlatacağım. Depoda çıktığı söylenen Balyoz Ekler 1 ve Balyoz Ekler 2 CD’si içinde olanları savcının ve polislerin incelemeden nasıl bildikleri de bu bölümde olacak. 

Hatırlarsanız Balyoz Ekler 2 CD’si önce benim evimde “bulunmuş”, ben oyunlarını bozunca, bu kez bir gün sonra Esra Konur’un deposunda aynı tiyatro sahnelenmişti. Bu kez onun kömürlüğünde  üzerinde “Balyoz Ekler 2” yazan bir CD bulunmuştu. Amaçları Devletin Gizli Belgesi, Savaş planını bende yakalamaktı ancak evimde bunu başaramadılar, benimle ilgisi olmayan bir yerde bu işlemi yapmaya kalktılar. 

Esra Konur’un deposunda bulunan CD içinde neler olduğunu savcı ve polisin nasıl bildiğini daha iyi anlamanız için benim evimde bulduklarını iddia ettikleri CD’yle ilgili nasıl bir işlem yaptıklarını size tekrar anlatacağım. İki olay arasındaki farklılığı daha iyi anlamanız için. 

Şu notu da tekrar düşeyim. Benim evimde bulduklarını söyledikleri CD üzerinde BALYOZ EKLER 2 yazıyordu, Esra Konur’un kömürlüğünde bulunan CD’de de BALYOZ EKLER 2 yazıyormuş. CD’ler ve üzerlerinde yazılanlar aynı ancak bakın nasıl farklı işlem yapmış polis ve savcı. 

Öncelikle benim evimde bulunduğu iddia edilen CD’yi anlatayım. Polis ve savcı evimde bulunan belgeler için 1. Sulh Ceza Hakimliğine yazı yazıp, 2015/1203 Değişik iş kararıyla Arama, El Koyma ve İnceleme Kararı almışlar. 27 Şubat 2015 tarihinde. Ben gözaltına alınmadan iki gün önce. 

Sonra evimi aradılar ve evimde olmayan “Balyoz Ekler 2” diye bir CD’nin kitap içinden çıktığını söylediler. CD’nin imajını almadılar, mühürlü torba koydular. CD içinde ne olduğunu bilmiyorlardı. Çünkü açıp içine bakmadılar. Direkt torbaya konuldu CD. Ancak polisler bir hata yaptılar ve CD evden yola çıkmışken, bez torbadayken içinde ne olduğunu polis fezlekesine ayrıntılı yazdılar. Bu CD’nin evime konduğunun en büyük kanıtıydı. Bir polisin uyarı üzerine ben oyunlarını bozdum. 

Bu CD’yle ilgili savcı şöyle bir işlem yapıyor. Hakimliğe bir yazı yazıyor ve polisler bunu inceleyecek diyor. İnceleme izni istiyor. İzin alınıyor ve CD torbaya konduktan iki buçuk ay sonra açılıp, inceleniyor. Ancak, ben gözaltındayken, incelemedikleri bu CD içinde ne olduğunu fezlekeye yazıp, suçlarını itiraf ediyorlar. 

Benim evimde çıktığı iddia edilen CD’yle ilgili bu işlemi yani hakimlik kararı alıp, polislere incelettiren savcı Gökalp Kökçü, bakın Esra Konur’un kömürlüğünde bulunan CD’yle ilgili nasıl bir işlem yapmışlar. 

Her iki CD üzerinde de Balyoz Ekler 2 yazıyor. Benim evimde çıktığı iddia edilen ve incelenmeden içinde neler olduğunu bilen müdür yardımcısı burada yine karşımıza çıkıyor. Terör Şube Müdür Yardımcısı Kadri Gençkaya, Savcı Gökalp Kökçü’ye yazı yazıyor. Ek Klasör 3’te sayfa 75’te bu yazı var. Kadri Gençkaya, Esra Konur’un kömürlüğünde bulunan belgelerin ve iki adet DVD’nin (Balyoz Ekler 1-2 yazan DVD) mühürlü bez torbaya konduğunu ve muhafaza altına alındığını söylüyor. İmajlarının alınmadığını söylüyor. İmaj alınmadığı için de içinde ne olduğunu bilmiyorlar. Mahkeme kararı, hakimlik kararı olmadığı için inceleme işlemine başlamadıklarını, CMK 122 gereği onama ve inceleme kararı alınmasını istiyor. 

Savcı Gökalp Kökçü de kendisine gelen bu yazının altına el yazısıyla aranmanın onanması kararı isteyelim diyor. İşte 4677 sayı numaralı o yazı. Ek Klasör 3 saya 75: 


Savcı, 3 Mart 2015 günü İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliğine yazı yazıyor ve arasında iki adet Balyoz Ekleri yazan DVD’nin de bulunduğu El koyma işleminin onanmasını istiyor. 

İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği aynı gün 2015/164 Değişik iş kararıyla El koyma işlemini onaylıyor. 


SAVCI GÖKALP KÖKÇÜ, POLİSLERİN TALEBİNDEKİ İNCELEME KARARINI HAKİMLİKTEN İSTEMİYOR. ÇÜNKÜ; O DA DVD İÇİNDE NE OLDUĞUNU BİLİYOR. BAKIN NELER YAPIYORLAR 

Savcı Gökalp Kökçü, 4677 sayı numaralı yazıda Terör Şube kendisinden CD ve evrakların incelenmesi için de karar alınmasını istemesine rağmen, bunu o gün talep etmiyor. Bir gün boyunca düşünüyor. Uzun uzadıya. Çünkü, incelemedikleri, mühürlü torbada olan Esra Konur’un evinde bulunduğu söylenen DVD içinde de neler olduğunu çok iyi biliyor. 

İleride başka bir bölümde detaylı anlatacağım. Savcı niçin kara kara düşünüyor. Çünkü,  9 yıl önce ben Bavulu savcılara teslim ettiğimde, onlar da mahkeme kararıyla DVD’leri polislere inceletmişlerdi. Gökalp Kökçü işte o 9 yıl önce bu CD’leri inceleyen polisleri 2 yıl önce tutuklattı. Gerekçesi ise CD içlerinde Devletin Gizli Belgesi vardı ve inceleyerek temin etmişlerdi. İfşa etmişlerdi. 5 polisi bu nedenle tutuklattı. İki yıldır bu polisler benimle aynı koridorda yatıyorlar. Yakında da müdürlerini tutuklatacak savcı Kökçü. 

İşte kara kara düşünmesinin nedeni bu. Savcı Gökalp Kökçü,  Esra Konur’un kömürlüğündeki CD’leri incelememesine rağmen, içinde ne olduğunu çok iyi biliyor. İçinde savaş planları olduğunu biliyor. Eğer mahkeme kararı alıp, polislere bu CD’leri inceletirse, tutuklattığı 5 polisle aynı suçu işleyecek. O polislere de aynı suçu işletecek. Emrindeki polisler de tutuklattığı 5 polis gibi aynı suçu işlemiş olacaklar. Devletin GİZLİ belgesini temin etmiş olacaklar.

CD’yi incelememiş. Mühürlü torbada. İmajı alınmamış. Mühürlü torba açılmamış. İnceleme kararı alsa, polislere inceletse, onlara GİZLİ belgeleri inceletmiş olacak. Onların temin etmesine yardımcı olmuş olacak. Tutuklattığı polislerle aynı suçu işleyecek. Polislere de aynı suçu işletecek. 

Bir gün sonra, 4 Mart 2015 tarihinde inceleme talepli yazıyı yazıyor. CMK 122 ve 134 kapsamında imaj, kopya alınması için karar çıkarılmasını ve gereği yapılmak üzere kendilerine gönderilmesini hakimlikten istiyor. Tutuklattığı polisleri suçladığı işlemi, emri altındaki polislere yaptırmaya çalışıyor. 

Savcı Gökalp Kökçü emniyetten gelen inceleme yazısının altına el yazısıyla, Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinden karar isteyelim diye not düşüyor. İşte o yazı. 


Yazının alt bölümü. Savcı Gökalp Kökçü’nün el yazısı. 


SAVCI KÖMÜRLÜKTE NE BULDUKLARINI İNCELEMEDEN ELLE KOYMUŞ GİBİ BİLİYOR, HİÇBİR BELGEYİ HAKİMLİĞE BİLDİRMİYOR NOKTA ATIŞI DVD’LERİ YAZIYOR


04/03/2015 tarihinde İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’ne bir yazı yazıyor. Esra Konur’un kömürlüğünde bulunduğu iddia edilen DVD ile ilgili işlemde acelesi var anlaşılan. Bu yazıda da aramada bulunan diğer materyalleri hiç saymıyor. (ses kaydı da kaset de bulunmuş aramada) Sadece üzerinde 2 Adet Balyoz Ekleri yazan DVD ve 1 C üzerinde CMK 122 ve 134 kapsamında imaj alınıp, çözümlerinin yapılması, metin haline getirilmesi için karar verilmesini istiyor. İşte o yazı. 

10. Sulh Ceza Hakimliği de aynı gün bu talebe olumlu cevap veriyor. 2015/224 değişik iş kararıyla. İşte o karar. 


POLİS VE SAVCI AVUKATLARIMA OYUN OYNAYIP, HUKUK DIŞI İŞLEMLERİNİ YASAL HALE GETİRMEYE ÇALIŞIYORLAR


Bu kararın ardından polis avukatlarıma bir oyun oynuyor. Evimde yapılan aramada ele geçirilen ve mühürlü torbaya konan eşyaları açmak üzere avukatlarımı Vatan Emniyete çağırıyorlar. Avukatlarım emniyete gidiyorlar ve bir anda kendilerini Esra Konur’un kömürlüğünde bulunan eşyaların açılacağı söyleniyor. Savcı ve polis hukuksuz yaptıkları işlemi avukatlarımı çağırarak hukuki kılıfa sokmaya çalışıyorlar. Çünkü Esra Konur’un evinde arama yapıldığı sırada ben daha 5. Sulh Ceza Hakimliği önüne çıkmamış ve tutuklanmamıştım. İhbar saat 13:30’da yapılıyor, aramaya kömürlükte 15:30’da başlıyorlar ben akşam 17’de hakimlik önüne çıktım. Madem bu kömürlüğü benimle irtibatlandırıyorsun, o zaman beni arama noktasına niçin götürmüyorsun sorusunu kendilerini sormuş ve cevap alamamıştık. Avukatlarıma da bilgi vermiyorlar. 

Bunları yapmadılar çünkü bu kömürlükteki belgelerin benimle ilgisi olmadığını biliyorlardı. O aramanın aslında bir kurgu olduğunu, bir gün önce evimde yapamadıklarını burada sahnelediklerini biliyorlardı. İşte bu hukuksuz durumu yasal hale getirmek için, avukatlarıma yalan söyleyip, evimde bulunan ve torbaya konan evrakları açacağız diyerek onları emniyete getiriyorlar ve önlerine Esra Konur’un kömürlüğündeki çuvalları koyuyorlar. 

Avukatlarım polislerin bu oyununu görünce derhal bulundukları yeri terk ediyorlar. Mühür açma işlemine katılmayacaklarını, hiçbir tutanağa imza atmayacaklarını, bu aramada ele geçen belgelerin benimle ilgisinin olmadığını söyleyip odadan çıkıyorlar. 

Polisler avukatlarıma “kendilerinin aramaya katılmayacaklarını beyan ettikleri” bir tutanak tutma teklifi yapıyorlar. Avukatlarım bunu da reddedip, odadan ve emniyetten çıkıyorlar. 5 Mart 2015 tarihinde saat 15.20 sıralarında emniyetten ayrılıyorlar. 

Polislerin bu hukuk dışı eylemi ellerinde patlayınca, bir “Tutanak” tutuyorlar. Polisler kendi kendilerine imzalıyorlar. Savcıya konuyu bildiriyorlar, savcı da İstanbul Barosundan avukat çağrılarak, mühürlü torbanın açılmasını,  işlem yapılması talimatı veriyor.

5 Mart 2105 tarihinde polislerin tuttuğu iki sayfalık tutanak. İşte o tutanağın ilk ve son sayfa görüntüsü. 

BARO DA HUKUKSUZ İŞLEMİ HUKUK HALİNE GETİRMEYİ REDDETTİ VE AVUKAT GÖNDERMEDİ, ÖZEL MÜVEKKİLLİ VAR BARANSU’NUN DEDİ


Bu işlemin ardından İstanbul Barosu da savcılığa, barodan avukat vermeyeceklerini, hukuksuz işlemlerini hukuk haline getirmekte aracı olmayacaklarını bildiriyorlar ve mühür açma işlemine avukat vermiyorlar. Özel avukatımın olduğunu da savcılığa bildiriyorlar. 

İstediklerini alamayınca da Esra Konur’u ve avukatını çağırıp, mühür açma işlemini onlarla yapıyorlar. Hukuk dışı işlemleri hukuki bir hale koymaya çalışıyorlar. Mühür açma işlemi yapılırken, Esra Konur sıkılıyor ve emniyetten ayrılıyor. Bunu tutanağa yazıyorlar ve Konur’un yokluğunda mühür açılıyor. 


ESRA KONUR’UN KÖMÜRLÜĞÜNDEKİ DVD’DE DE NE OLDUĞUNU YİNE İNCELEMEDEN, İMAJ ALMADAN BİLİYOR VE TAHMİN EDİYOR SAVCI VE POLİSLER. 


Tüm bu ayrıntılardan sonra esas konuya geliyorum. Bakın Esra Konur’un evindeki aramada bulunduğu söylenen DVD’lerde ne olduğunu nasıl biliyor ya da tahmin ediyor polis ve savcı. 

10. Sulh Cezam Hakimliği, 4 Mart 2015 günü inceleme yapabilirsiniz, imaj alabilirsiniz demesine rağmen, savcı ve emrindeki polis işlem yapmıyor. İmaj almıyorlar. Ne mi yapıyorlar? 

6 Mart 2015 günü savcı Gökalp Kökçü, 282876 Sicil nolu Tem Şube Görevlisini saat 10:00’da arıyor ve Esra Konur’un kömürlüğünde çıkan ve mühürlü torbada bulunan, henüz açılmamış torbanın savcılığa gönderilmesini istiyor. Polis de “Cumhuriyet Savcısı ile Telefon Görüşme Tutanağı diye bir tutanak tutuyor  ve savcıya mühürlü torbayı gönderiyor.  


SAVCI CD İÇİNDE NE OLABİLECEĞİNİ “TAHMİN EDİYOR”

Mühürlü torba savcılığa gelince, Gökalp Kökçü tutuyor, ilginç bir uygulamaya imza atıyor. Niçin ilginç; çünkü benim evimde de üzerinde Balyoz Ekler 2 diye yazan bir DVD çıktığını iddia etmişti. Hakimlikten karar alıp, polislere bu DVD’yi inceletti. Bu DVD üzerinde de aynı yazı yazıyormuş. Bakın Esra Konur’un kömürlüğündeki DVD için nasıl farklı bir işlem yapmış. 

Savcı 6 Mart 2015 tarihinde İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği’ne bir yazı yazıyor. Ve diyor ki “Biz Esra Konur’un deposunda, üzerinde Balyoz Ekler yazan DVD bulduk. Bu DVD devletin güvenliği ve askeri yararlar bakımından gizli belgeler, devlet sırrı olduğu düşünülen belgeler olabilir. Bu nedenle mühürlü torba içerisindeki belge, kağıtlar ve DVD-CD’yi mahkemeniz, hakimliğiniz incelesin, CMK 122, 125 kapsamında” diye yazı yazıyor. Ekine de mühürlü torbayı koyuyor.  İşte o yazı.

MAHKEME SAVCININ TALEBİNİ REDDEDİYOR


Savcı Gökalp Kökçü’nün bu yazısına 4. Sulh Ceza Hakimi Recep Uyanık 2015/1326 Değişik iş kararıyla cevap veriyor. “Talebin karar verilmeksizin İADESİNE, diyor ve savcıya “senin amacını biliyorum, ben bu işte yokum” diyor. İncelemeni kendin yap diyor. İtiraz yolunu da açık tutuyor ancak savcı bu karara itiraz etmiyor. İşte o yazı. 


İKİ DVD DE AYNI. İKİSİNİN ÜZERİNDE DE ‘Balyoz Ekler 2” YAZIYOR. SAVCI HER İKİ CD İÇİN FARKLI TALEP YAZISI YAZIYOR. 

BENİM EVİMDEKİ CD’DE DEVLETİN GİZLİ BELGESİ OLABİLİR DEMİYOR SAVCI, KONUR’UN KÖMÜRLÜĞÜNDEKİ DVD İÇİNDE GİZLİ BELGE OLABİLİR DİYOR. DVD’LERİ İNCELEMEDEN, SADECE GÖZÜYLE BAKINCA İÇİNDE NE OLDUĞUNU BİLEN BİR SAVCI! 

ALLAH’IN İŞİNE BAKIN, SAVCININ TAHMİNİ ÇIKIYOR! 


Savcı önce avukatlarımı benim evimdeki belgeleri açacakmış gibi emniyete çağırtıyor. Önlerine Esra Konur’un kömürlüğünde çıkan torbayı koyuyor. Onlara polisle birlikte kumpas kuruyor. Avukatlarım hukuksuzluğa ortak olmayınca, Barodan avukat çağırtıp, hukuksuz işlemini yasal hale getirmeye çalışıyor. Baro da olmayınca, Esra Konur ve avukatıyla işlem yapıyor. 

Sonra, iki gün önce, başka bir mahkemeden “inceleme ve imaj alma” kararı almasına rağmen, DVD’lerin imajını almıyor. İnceletmiyor. Korkusu var. Sonra başka bir hakimliğe yazı yazıyor. Bu DVD’ler içinde Devletin GİZLİ Belgesi, savaş planı olabilir, siz inceleyin diyor. Ve ne ilginç bir durumdur ki dedikleri çıkıyor. Üstelik bu CD’ler incelenmemiş henüz ve imajları bile alınmamış. Mühürlü torbadan çıkmamışlar bile. Bu karardan sonra, Esra Konur ve avukatıyla mühürlü torbayı açıyorlar. 

Şimdi savcıya şu soruları sormamız gerekli. Benim evimde de üzerinde Balyoz Ekler 2 yazan bir DVD çıktığını iddia ettiniz. Esra Konur’un evinde de üzerinde Balyoz Ekler 2 yazan DVD çıkmış. Benim evimde çıktığını iddia ettiğiniz CD için niçin aynı işlemi sulh ceza hakimliğinden talep etmediniz? Bu CD’de devletin güvenliğine ilişkin belge olabilir siz inceleyin diye karar talep etmediniz? Yoksa içinde ne olduğunu biliyor muydunuz? CD mühürlü torbadayken, incelenmemiş ve imajı alınmamışken, içinde neler olduğu, hangi belgeler olduğu polis fezlekesine nasıl girdi? 

 Benim evimde çıktığı iddia edilen DVD üzerinde de Balyoz Ekler 2 yazıyordu, Esra Konur’un kömürlüğünde de çıktığı iddia edilen DVD’lerde de Balyoz Ekler 2 ve Balyoz Ekler 1 yazıyormuş. Gözünüzle bu CD’lere bakarak, incelemeden nasıl oldu da benim evimde çıktığını iddia ettiğiniz DVD’de devletin güvenliğine ilişkin askeri belgeler olmayacağına kanaat getirdiniz? Karar verdiniz? Esra Konur’un kömürlüğünde çıkan CD’lere bakıp nasıl GİZLİ belge olabilir diye kanaat getirdiniz? Üzerlerindeki yazılar aynı. Esra Konur’un kömürlüğünde bulunan DVD içinde ne olduğunu incelemeden, imajını almadan, mühürlü torbadayken nasıl bildiniz? Nasıl oldu da dedikleriniz aylar sonra DVD incelendiğinde aynen bir bir çıktı? 


SİBER SUÇLAR İMAJ ALIYOR

Savcı Gökalp Kökçü’ye bu zor soruları mahkememdeki ifademde de sordum. 

Mahkeme, hakimlik, CD’leri kendiniz inceleyin, bizi işinize, oyununuza  karıştırmayın deyince, savcı polislere gerekli işlemleri yapmaları için talimat veriyor. Onlar da 10 Mart 2015 günü imajları alıyorlar. İstanbul Terör Şube Müdürü Kayhan Ay, Özgür Taşdemir, Kadri Gençkaya ve iki amir daha Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne yazı yazıyorlar. El konulan dijital materyallerin imajının alınmasını istiyorlar. Yazının İLGİ bölümüne de yukarıdaki 4 ayrı karar ve yazıları koyuyorlar. DVD’lerin imajları alınıyor. İşte o yazı:

 


Bu kararın ardından yukarıda anlattığım avukatlarıma kumpas olayını hayata geçiriyorlar. 11 Mart 2015 günü benim avukatlarımı çağırıp, önlerine Esra Konur’un evindeki torbayı koyuyorlar. Oyunlarına ortak olmayınca, Baro da avukat kendilerine vermeyince, Esra Konur ve avukatıyla mühürlü torbayı açıp, imajları alıyorlar. Saat kaçta işleme başlandığı, saat kaçta bittiği belli değil. Polisler 32 sayfalık “CMK’NIN 122/2 MADDESİ GEREĞİNCE MÜHRÜN KALDIRILMASI VE BELGE VE KAĞITLARIN İNCELENMESİNE DAİR TUTANAK” BAŞLIĞIYLA TUTANAK TUTUYORLAR.

İşte 32 sayfalık o Tutanağın ilk sayfası. 

ESRA KONUR MÜHÜR AÇMA İŞLEMİ BİTMEDEN AYRILIYOR EMNİYETTEN

Birazdan başka bir tutanak göstereceğim. Arama işlemine saat 13:55 gibi başladıklarını o belgede söylüyorlar. İşlem devam ederken Esra Konur, ayrılmak istiyor. Saat 14:25 gibi emniyetten ayrılıyor. Onun yokluğunda mühür açma işlemi devam ediyor. Tutanak sayfa 9’da Esra Konur’un inceleme yerinden ayrılmak istediği tutanağa geçiriliyor. İşte imzası.

Esra Konur ayrıldıktan sonra, kömürlükte arama sırasında bulunmayan avukatı, tüm belgelere imza atıyor. Görmüş ve aramada bulunmuş gibi. Bu Tutanağa Savcı Gökalp Kökçü dahil polisler ve Esra Konur’un avukatı imza atıyor. Tutanağın son sayfası. 


İncelemenin ardından dijital belgelerin imajları alınıyor. İmaj Alma Tutanağı düzenleniyor. Tutanağa göre Esra Konur’un evinde çıkan DVD’ler üzerinde BALYOZ EKLER 1 ve BALYOZ EKLER 2 yazıyormuş. İşte o tutanak. 



İmaj alma işleminin ardından da Savcı Gökalp Kökçü aynı gün 11 Mart 2015 tarihinde İstanbul Emniyet Terör Şubeye yazı yazıyor ve DVD’lerin ve bir CD’nin incelenmesinin yapılıp, İVEDİ olarak kendisine gönderilmesini istiyor. 

Bu yazıya 15 Nisan 2015 tarihinde Kayhan Ay Terör Müdürü cevap veriyor. Sonu 8389 ile biten SAYI numarası ile. Çözümlerin yapılıp, tanzim edilen tutanakların ekte olduğunu söylüyor. 135 Sayfalık DVD inceleme ve çözüm tutanağı, 1 adet ses kaseti inceleme tutanağı, 1 adet dvd inceleme tutanağı düzenliyor ve gönderiyor. Bu tutanaklar dava dosyamızda yok. Eklerde yok. Dosyaya koymadılar bunları. 

İşte o yazı. 

AVUKATLARIM 10. SULH CEZA HAKİMLİĞİNİN KARARINA İTİRAZ EDİYORLAR. DİLEKÇE SUNUYORLAR ANCAK KABUL EDİLMİYOR

Avukatlarım, benimle ilgisi olmayan, ikametgahım olmayan bir yerde, benim yokluğumda yapılan aramanın onanması ve inceleme alma kararıyla ilgili itirazda bulunuyorlar. İtirazlarımız reddediliyor. 

Avukatlarım 11 Mart 2015 tarihinde, Savcı Gökalp Kökçü’ye bir dilekçe daha sunuyorlar. Esra Konur’un kömürlük arama görüntülerini talep ediyorlar. Bunun yanı sıra Esra Konur’un evinin hemen yanındaki MOBESE kamerasının görüntülerinin dosyaya konmasını istiyorlar. O bölgede ihbar öncesi olan polislerin HTS kaydını istiyorlar.  

Savcı bu taleplerimizin hiç birini yerine getirmiyor. Çünkü olay öncesi o bölgede olan, benim evim aranırken, ihbardan bir gün önce o ev bölgesinde olan polislerin ortaya çıkmasını istemiyor. Benim evimde olduğu gibi Esra Konur’un kömürlük olayından önce de o bölgede polisler bulunuyor. Bunu nereden biliyoruz. Yargılandığım başka bir davada, Mersin’deki davada polislerin bir gün önce Esra Konur’un evinin civarında olduklarının tutanakları ortaya çıktı. 

Savcı bu taleplerimizi yerine getirmedi. Mahkeme aşamasında da mahkeme heyetinden bunların dosyaya getirilip konmasını istedik ancak mahkeme de taleplerimizi reddetti. Onlar da ortaya çıkacak hakikatlerden korkuyorlar.


ESRA KONUR’UN KÖMÜRLÜĞÜNE KONAN CD’LER ASLINDA BENİM EVİME KONACAKTI

Bu CD’ler polis ve savcı için neden mi bu kadar önemliydi? Önce benim evime, sonra oyunları bozulunca Esra Konur’un kömürlüğünde bu CD tiyatrosu neden sahnelendi? Aslında polislerin ve savcının amacı benim evimde bu CD’yi bulmaktı. Çünkü onlar önlerine konun Oda TV ve Vatan gazetesindeki Hüseyin Ersöz’ün yalan beyanlarını içeren habere o kadar güvenmişlerdi ki askeri savcılık ifademde olmamasına rağmen, “orijinal belgeleri yok ettiğimi” söylediğime inanmışlar, tek sayfalık ifademi okuma zahmetine bile girmemişlerdi. Bir de ifade tarihimi karıştırmışlardı. 

Amaçları şuydu; “Baransu, gizli belgeleri yok ettim demesine rağmen bakın yok etmemiş, onları evinde bulduk” diyeceklerdi. Egemen Harekat Planını evimde bulup, bana ceza vereceklerdi. 

Ancak, evimde oyun bozuldu. CD’lerin imajlarının alınmasını evde istedik. Polisler kabul etmediler. İmajları bize verin dedik, vermediler. Apartmanın kamera kayıtlarını, mobese görüntülerini istedik, Reddettiler. Evime girdiği iddia edilen polisleri adaletten kaçırdılar. Mühürlü torba içinde olan, imajı alınmamış, incelenmemiş, emniyete gitmemiş yolda olan CD içinde neler olduğunu polis fezlekesine yazdılar. CD’nin evime konduğunu bu hatalarıyla ifşa ettiler. Bir gün sonra Esra Konur’un  annesi üzerinden başka bir oyun kurguladılar. 

Burada da hata yaptılar. Önce ihbarcının kimliğini sakladılar. “İhbarcıyla hiç görüşmedik” dediler. Oysa bu yalandı. Beni Haseki hastanesine götüren polis, sakallı Ömer, görüştüklerini bana kendisi itiraf etti. Başka bir davamda da bir gün önce polislerin orada olduklarının belgesi vardı. İhbarcının ifadesini bile almadılar. Dosyada tek sayfalık belgeden, ihbarcının eski kayınvalidem olduğunu anladık. Savcı ve polislerin ihbarcının bilgisine niçin başvurmadıkları, ifadesini almadıkları anlaşılamadı. Niçin bu ismi sakladıkları da. 

Daha sonra olayı araştırınca anladık. Çünkü Esra Konur’un evinde kömürlüğünde bulunduğu iddia edilen CD’lerin üzerinde de aynı şeyler yazıyormuş. Bu CD içinde de ne olduğunu savcı ve polisler incelemeden, imajları almadan, mühürlü torba içindeyken bildikleri ortaya çıktı. Bunun olması mümkün değildi. 

Yukarıda detaylı anlattım… Amaç, bende devletin GİZLİ belgesini bulmak ve beni tutuklamaktı. Evime CD konmuş, operasyon ellerinde patlayınca, bir gün sonra aynı oyun başka bir adreste sahneye konmuştu. O günlerde anlayamadığım bir olayı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Beni Metris Cezaevine götüren polislerin amiri arabada iken durup dururken, şöyle demişti; “Mehmet Bey, biz başkaları gibi eve CD koyan şerefsizlerden değiliz..” Anlayamamıştım o cümleyi, dava dosyasındaki belgeleri inceleyince ne demek istediğini şimdi anlıyorum. Bu bölümü, bu polis şefiyle aramızda geçen diyaloğu anlatarak bitiriyorum. 


BİZ BAŞKALARI GİBİ EVE CD KOYAN ŞEREFSİZLERDEN DEĞİLİZ

SAVCI BANA DEDİ Kİ; BARANSU ÖMÜR BOYU HAPİSTEN ÇIKAMAZ, BAVULU KİMDEN ALDIĞINI SÖYLESİN YARIN ONU ÇIKARTACAĞIM:”


5. Sulh Ceza Hakimliği beni tutukladıktan sonra, polis memuru sakallı Ömer, kendi cep telefonundan kelepçeli videomu çekmeye başlamıştı. Koridorda “… için bu kadar yeterli” dedi ve kaydı bitirdi. Sonra beni eksi 7 katına indirdiler. Arabaya binip, cezaevine götürülecektim. 

Eksi 7’de bir süre bekledik. Bir amir, hangi cezaevine konacağımın belli olmadığını, savcılıktan cevap beklediklerin söyledi. Sonra da yukarı çıkıp, savcıyla görüşmeye gitti. 

Bir süre sonra tekrar yanımıza geldi. Memurlara, kelepçelerimi çözmelerini söyledi. Kelepçelerim çözüldü. Bir yakınıma tutuklandığımı haber verebileceğimi söyledi. Eşimi aramak istediğimi söyledim. 

Telefonunu uzattı. Eşimi aradım. Eşimle, onun telefonundan konuştuk. Sonra çocuklarımla konuşmak istediğimi, onlara da haber vermek istediğimi söyledim. Saat sanırım 18:00’i geçmişti. 

Çocuklarımı arayamayacağımı söyledi. Normalde arayabilirmişim ancak evimde bir durum varmış ve aramam mümkün değilmiş diye bana cevap verdi. Evimdeki durum karşısında tedirgin oldum. Çocuklarımdan birine bir şey olduğunu düşündüm. Çocuklarımın durumunun iyi olduğunu ancak o evde arama olduğunu söyledi. Arama devam ediyormuş ve bu nedenle arayamayacağımı söyledi. 

Bu kişi benim evimdeki aramada da bulunmuştu. Evimdeki polisin ve vatandaki polisin iddiasına göre de, evimde bir saat kalıp ayrılan Özgür Taşdemir’in yerine aramanın tüm aşamasında bulunmuş gibi imza atan kişiydi. Polisin bu iddiası kriminal inceleme sonucu ortaya çıkacaktır. Özgür Taşdemir evde yoktu ve onun yerine evdeki bir polis imza attı. Ya iddia edildiği gibi bu polisti ya da evdeki başka bir polisti imza atan. Evrakta sahtecilik yapanları bakalım mahkeme koruyacak mı yoksa kriminal inceleme yapacak mı? Göreceğiz. Polislerin imza attığı iddiasında bulundukları o polisin fotoğrafını mahkemeye sundum. 

İsmini bilmediğim bu kişi, savcıyla görüştükten sonra, eksi 7’nci katta araçları organize etti. Benim bineceğim araca, bir şoför, bir memur binmesini istedi. Arkada benimle yalnız oturacağını, arkaya kimsenin binmemesini söyledi.

Aracın arkasına o ve ben yalnız bindik. Metris’e götürüleceğimi söyledi. Araç hareket ederken, benimle özel bir konu konuşacağı için, arkaya kimseyi almadığını söyledi. Ve konuşmaya başladı… 

İlk önce söze benimle ilgili bir algısının ev aramasında değiştiğiyle başladı. “Bana belge veriliyormuş ve ben de araştırmadan, incelemeden onları yazıyormuşum” şeklinde bir algısının olduğunu söyledi. Ev aramamda, 20 yıl önce yaptığım haberleri, belgeleri gördüklerini, belgelerle ilgili sorular sorunca, sanki dün gibiymiş gibi cevaplar verdiğimi, her konuda haberler yaptığımı söyledi. Terör bölgelerinde gazetecilik yaptığımı bilmediklerini, savaş muhabirliği yaptığımı bilmediklerini söyledi. Algımız sizinle ilgili değişti dedi. Kendisini gülümseyerek dinliyordum. 

Sonra konuya giriş yaptı. Savcının yanına hangi cezaevine konulacağım ile ilgili çıktığını, savcının da kendisine “Baransu’yla konuşun, ömür boyu cezaevinden çıkamaz. Bana bavulu kimin verdiğini söylesin bugün onu çıkartacağım” dediğini söyledi. Bu pazarlık için benimle arabada, arkada yalnız kalmak istemiş.

Kendisine savcıya selamımı söylemesini, “Bavulu aldığım kişiyi tanımadığımı, ancak beni tutuklatarak eşimin, çocuklarımın hakkına savcının girdiğini ve bu hakkı asla ödeyemeyeceğini” söyledim. Allah’ın dilediği gün de cezaevinden çıkacağımı, savcının hükmünün Allah katında sıfır olduğunu söyledim. 

Polis müdürü, “Mehmet Bey, bavulu vereni bilmediğinizi düşünemiyoruz. Bizce biliyorsunuz” diye cümlesini bitirdi. 

Kısa bir sessizlikten sonra da başka bir bombayı patlattı bu kişi. Durup dururken şöyle dedi: “Biz başkaları gibi, eve CD, belge koyan şerefsizlerden değiliz.” 

Kendisine durup dururken niye böyle bir şey söylediğini sordum. “Aklınıza böyle bir soru gelirse” diye cevap verdi. Şok olmuştum.

ESRA KONUR’UN AVUKATI MEDYAYA ÖNCE BELGELERİ KENDİLERİNİN TESLİM ETTİĞİNİ AÇIKLADI, SONRA İSE POLİSİN KÖMÜRLÜKTE BELGELERİ BULDUĞUNU SÖYLEDİ. 

Bu bölümü bitirirken, Yeni Şafak gazetesinden bir haberden kısaca bahsedeyim. Kömürlükte aramamın olduğu gün “yenisafak.com” internet sitesinde, Konur’un avukatı Murat Sultansu’nun belgeleri emniyete verdiği iddia edildi. 

Aynı avukat daha sonra medyanın karşısına bir kez daha çıktı. Bu kez emniyette ifade vermişlerdi ve ifadenin ardından medyaya açıklama yaptı. Yenişafak.com.tr internet sitesindeki haber şöyleydi: “… 5 saat süren ifade işleminin ardından Konur ve Avukatı Murat Sultansu gazetecilerin karşısına çıktı.  Daha önce emniyete belgeleri kendilerinin teslim ettiğini açıklayan Sultansu bu kez belgeleri polisin bulduğunu iddia etti. Gazetecilerin “Evrakları sizin teslim ettiğiniz doğru mu?” soruları üzerine, “Doğru değil bu. Bizim getirdiğimiz bir evrak yok” şeklinde konuştu.”