BAŞSAVCILIK: BALYOZ DARBEDİR, 7 KİŞİNİN BERAAT KARARI BOZULSUN!

OLAY: 17

SARAY’DA ŞUAN GÖREVLİ HAKİM: BALYOZ DARBE PLANIDIR

Bu bölümde soruşturma ve dava aşamasındaki bazı bölümleri, önemli gördüğüm bazı noktaları, küçük notlar halinde sizlere aktarmak istiyorum.  

Balyoz yargılaması devam ederken, o dönem 2011 yılı sonrası Çetin Doğan ve Cem Aziz Çakmak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat etti. Haksız tutukluluk, adil yargılanmama ilkesi gibi onlarca hak ihlali başvurusu yapıldı. 

AİHM, bu iki ismin dosyasını ele almış ve Türkiye’den konuyla ilgili savunma istemişti. Savunmayı Adalet Bakanlığı adına Hakim Metin Kıratlı yapmıştı. Kıratlı, Türkiye adına hazırladığı cevap yazısında Balyoz’un darbe planı olduğunu ayrıntılı olarak anlatmış ve AİHM’e göndermişti. 

Sayın Kıratlı şimdi Saray’da görevli. Cumhurbaşkanı’nın yakınında görev alıyor. Bu ayrıntıyı da not etmek istedim. 


SAVCILIK BERAAT KARARINA İTİRAZ ETTİ; BALYOZ DARBEDİR, 7 KİŞİ DARBEDEN HÜKÜM ALMALI, BERAAT KARARLARI BOZULSUN!

İstanbul  Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden yargılaması yapılan davada, suçlu suçsuz ayırımına girmemiş, toptan tüm sanıkları beraat ettirmişti. 2015 Mart ayında beraat kararını açıklamıştı. Skandal cümlelerin yer aldığı konuşmalarda suç unsuru görmemişti. Beraat gerekçesi ise ilginçti. Skandal konuşmaların ve planların yapılmasının “hoş olmadığını” söylemiş, hoş olmayan bir beraat kararı vermişti. 

İşte bu karara Başsavcı Vekili Mehmet Aydın 8 Haziran 2015 tarihinde itiraz etti. Savcının itirazı çok ilginçti. Savcı, ortada bir darbe planının olduğunu söylüyor ve 7 kişinin beraat kararlarının bozulmasını istiyordu. Savcının itiraz dilekçesinde yazdıkları; “Çetin Doğan açık emirlere rağmen, emirlere karşı gelerek olasılığı en yüksek senaryoda ısrar etmiş (darbenin içine alındığı plan)… plan seminerindeki oynama ısrarı ve plan seminerinde sıkıyönetim kanununun sıkıyönetim ilanı halinde Türk Silahlı Kuvvetlerine vermiş olduğu yetkileri de aşacak şekilde konuşmalar yaptığı, plan seminerinin senaryosunda hukuken kabul edilebilecek bir karar bulunmaksızın Orduya müdahale yetkisi verecek şekilde oluşturulmasında da sanık Çetin Doğan’ın, hükümete karşı tavrını ortaya koyduğu, Ordunun Milli Mutabakat Hükümeti kurma bir görev ve yetkisinin bulunmamasına rağmen sanık Çetin Doğan’ın seminer konuşmasında Ak Parti iktidarının düşürülmesinden sonra Milli Mutabakat Hükümetinin kurulmasından bahsettiği, bu şekilde sanık Çetin Doğan’ın plan seminerinde yaptığı konuşma içeriğinin mahiyeti itibariyle darbe yapmaya yönelik olduğu diğer sanıklar Behzat Balta, Mehmet Kaya Varol, İhsan Balabanlı, Metin Yavuz Yalçın, Erdal Akyazan ve Emin Küçükkılıç’ın da plan seminerindeki konuşmaları içerik itibariyle sanık Çetin Doğan’ın konuşmasına paralellik arz ettiği ve benzer mahiyette olduğu, sanıkların rütbeleri, emir ve komutaları altındaki birliklerin sayı ve imkanları ile sahip oldukları araç ve gereçler bakımından atılı suçlamayı gerçekleştirmeye elverişli imkanlar içinde bulundukları ayrıca  sanıkların üzerlerine atıl cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyet Hükümetini  ortadan kaldırmaya ve görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs suçu açısından aralarındaki dayanışmanın Türk Silahlı Kuvvetlerinin yasal askeri hiyerarşisi dışında olduğu, seminerde gerçek kişi ve kurumlardan söz edilmemesi gerekmesine rağmen bu kurala uyulmayıp sanıkların konuşmalarında gerçek kişi ve kurumlardan söz ettikleri, bu şekilde sanıkların, üzerlerine atılı suçun icrai hareketlerine başladıkları, elverişli vasıtalarla hükümeti devirme kastının ortaya konulmasından sonra buna ilişkin harekete başlanması halinde suçların icrai hareketlerinin de başladığını kabulü gerektiği……

1. Ordu Komutanlığı Plan Seminerinin sanık Çetin Doğan ve diğer sanıklar tarafından seçimle gelen meşru hükümeti antidemokratik yollarla yıkmaya yönelik tertip edildiği, sanık Çetin Doğan’ın oluşturulan yapılanmanın lideri olduğu, bununla ilgili olarak emirler verdiği ve bu doğrultuda görevlendirmelerin yapıldığı, diğer sanıkların da plan seminerindeki sunumları dikkate alındığında Çetin doğan liderliğinde atılı suçlamaya konu eylemleri gerçekleştirmek için oluşturulan yapılanma içinde yer aldıkları plan seminerine katılarak yukarıda belirlenen amaç doğrultusunda sunum yaptıkları, sanık Çetin Doğan’ın eylemlerine iştirak ettikleri….

Bu şekilde sanıkların Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs suçunu işledikleri anlaşıldığından sanıklar Çetin Doğan, Behzat Balta, Mehmet Kaya Varol, İhsan Balabanlı, Metin Yavuz Yalçın, Erdal Akyazan ve Emin Küçükkılıç’ın atılı suçtan ayrı ayrı mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken beraatlerine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan, kararın BOZULMASI kamu adına arz ve talep olunur.”

Başsavcı Vekili Mehmet Aydın, FETÖ’cü bir savcı değil. Halen görevde. İtirazı da şahsı adına değil aslında Cumhuriyet Başsavcı Vekili olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı adına yapıyor. Yani başsavcılıkla görüşülüp karar veriliyor ve Balyoz’da bu kişilerin Beraat etmelerinin yanlış olduğunu, kararın bozulup darbeden yargılanmaları isteniyor. Hükümet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rağmen, kimse böyle bir itirazda bulunamaz. 

Dosyaya bu itiraz gelince, bu 7 kişi yönünden dosya Yargıtay’a gönderildi.  Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da bu 7 kişinin “suç işlediğini” belirtip, Beraat kararlarının bozulması için Yargıtay’a görüş bildirildi. Dosya ise halen Yargıtay’da bekletiliyor. Siyasi olarak bekletildiğini düşünüyorum. Çünkü, Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan, Sayın Devlet Bahçeli, Adalet Bakanları başta olmak üzere binlerce siyasetçi ne demişlerdi; “Balyoz darbe planıdır.” Bu açıklamalara rağmen, bu itiraza rağmen dosyanın bekletilmesi “siyasi” bir nedeni gösteriyor. 

Taraf gazetesi olarak bizler de aynen Başsavcı vekili gibi düşünüp haber yaptık ve bunun bir darbe planı olduğunu, hükümeti yıkıp yerine Milli Mutabakat Kurma görevinin askerde olmadığını, bunun da açık bir darbe planı olduğunu yazdık.  Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, siyasetçiler, yargıçlar darbe olduğunu söylüyorlar, biz bu darbe planını yazdığımız için suçlanıyoruz. Ben ise yaklaşık 5 yıldır bu nedenle tutukluyum.  Devlet halen daha “Balyoz darbedir” dediğine göre, dosya da Yargıtay’da olduğuna göre, beni niçin tutukladınız? 

SAVCI GÖKALP KÖKÇÜ BİR SORUŞTURMADA OLAYLA İLGİSİ OLMAYAN, DOSYADA İSMİ OLMAYAN BİR KİŞİYİ SANIK YAPMIŞ. BAKIN BU SKANDALI MAHKEME NASIL ORTAYA ÇIKARMIŞ

Hakkımda soruşturmayı yapan savcı Gökalp Kökçü’nün işlemiş olduğu hukuk cinayetlerinin sadece küçük bir bölümünü aslında okudunuz. Dava dosyasında bunlar gibi onlarcası var. Şimdi sizlere Gökalp Kökçü’yle ilgili basına yansıyan bir olayı, bir iddiayı yazacağım. Kökçü beni tutukladıktan aylar sonra 15 Temmuz 2015 tarihinde gazetelere şöyle bir haber yansıdı. “Baransu’yu tutuklatan savcı hukuk skandalına imza atmış.”

Kökçü, hazırladığı bir iddianamede, dosyayla hiçbir ilgisi olmayan Kadir Y. İsimli bir vatandaşı sanık yapmış. Mahkeme huzuruna çıkarmış. İstanbul 77. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılmış. Açılan dava kumar oynama, yer temin etme suçlaması. Bu suçlamayla karşı karşıya kalan Kadir Y. Olaylarla ilgisinin olmadığını, bir yanlışlık olduğunu söylemiş. Kendisiyle başka bir kişinin karıştırılıp karıştırılmadığını sormuş. Kadir Y. Dosyadaki evraklara baktığını, kendisinin hiçbir evrakta isminin olmadığını mahkemeye söylemiş. Yapılan incelemede, Kadir Y.’nin dosyada aslında isminin olmadığı, ifadesinin bile alınmadığı ancak sanık yapıldığı ortaya çıkmış. Mahkeme bu durumu anlayamamış.  Savcının bunu nasıl sanık yaptığının anlaşılmadığı dosyaya girmiş. Mahkeme, savcıların soruşturmalarını özenle yürütme yükümlülüklerinin olduğunun altını çizmiş ve Yargıtay içtihatlarına kararında yer vermiş. Bu kişinin “lekelenmeme hakkının” Gökalp Kökçü eliyle ihlal edildiğine hükmetmiş. 

Hakkımdaki iddianameye hazırlayan Gökalp Kökçü’yle ilgili bu iddiaları okuyunca hiç şaşırmadım.