SUÇ TARİHİ 24.12.2013 VE SONRASIYMIŞ. ANCAK İDDİANAMEDE BU TARİH VE SONRASIYLA İLGİLİ TEK BİR SUÇLAMA YOK. 

OLAY 8

SUÇ TARİHİ 24.12.2013 VE SONRASIYMIŞ. ANCAK İDDİANAMEDE BU TARİH VE SONRASIYLA İLGİLİ TEK BİR SUÇLAMA YOK. 

Dava dosyamdaki bir skandalı daha anlatayım. Tutuklanma kararlarım iddianame ve iddianamenin kabul edildiği tensip zaptı dahil tüm belgelerde suç tarihi olarak 24.12.2013 tarihi ve sonrası gösterilmiş. Tutuklandığım günden iddianamenin kabul edildiği güne kadar, yapılan aylık tutukluluk incelememde de tüm kararlarda bu tarih yazılmış. Ardından iddianame düzenlenmiş ve savcı suç tarihi olarak yine bu tarihi yazmış. Ve işin enteresan tarafı, iddianamede bu tarih ve sonrasıyla ilgili yapılan suçlama yok. 

Şimdi sizlere dava dosyamdaki bu durumla ilgili belgelerin bir kısmını göstereceğim. 

TUTUKLAMA MÜZEKKERİSİNDE SUÇ TARİHİ 24.12.2013

1 Mart 2015 tarihinde 5. Sulh Ceza Hakimliği beni tutukladıktan sonra, Tutuklama Müzekkeresi düzenliyor. İşte o müzekkerede suç tarihi olarak 24.12.2013 tarihi gösteriliyor. İşte belgesi. 


İDDİANAMEDE DE SUÇ TARİHİ 24.12.2013 TARİHİ VE SONRASI

Savcılığın  hazırladığı iddianamede de suç tarihi 24.12.2013 tarihi ve sonrası diye yazıyor. Başsavcı İrfan Fidan da iddianameyi görüp onaylamış. İşte iddianamedeki o bölüm.  



BENİ YARGILAYAN MAHKEMENİN KABUL ETTİĞİ İDDİANAMENİN TENSİP ZAPTINDA DA AYNI TARİH VAR

İddianameyi kabul edip beni yargılayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hazırladığı 16 Haziran 2016 tarihli Tensip Zaptında da suç tarihi 2013 ve sonrası. 


SUÇ TARİHİ 24.12.2013 VE SONRASI ANCAK İDDİANAME VE MAHKEMEDEKİ SUÇLAMALAR 2010 YILI ÖNCESİ

Tutuklanma kararımda, iddianamede, Tensip Zaptında suç tarihi olarak 24.12.2013 tarihi ve sonrası gösterilmiş. Ancak, iddianameye baktığınızda, bu tarih ve sonrasıyla ilgili tek bir suçlama yok. Tek bir olay anlatılmamış. Mahkemenin dava dosyamıza getirdiği HTS kayıtlarım bile 2011 yılına kadar. 

Mahkemede bu durumu anlatıp, birilerinin bizlere bu durumu izah etmesi gerektiğini söyledim. İddianamede, tensip zaptında suçlama tarihini bu kadar açık yazacaksınız, ancak iddianame anlattığınız olayların tarihi bu tarihle ilgili olmayacak.

Mahkemede heyete şunu sordum. 24.12.2013 tarihi ve sonrasında Devletin Hangi Gizli Belgesini temin etmişim? Gizli Belgelerini açıklamışım? Devletin Gizli Belgelerini yok etmişim? 

Bu soruları sordum çünkü ben TCK 326/1 ve 327/1’dan tutukluyum. 329/1’den suçlanıyorum. İddianameye göre, bu suçları 24.12.2013 tarihinde ve sonrasında işlemiş olmam gerekli. Bu tarihten sonraki iddiaların neler olduğunu bana biri anlatabilir mi? Diye sordum. 

Soruma cevap veremedikleri için heyet yine sessizliği tercih etti. İşte böylesi garip bir iddianameyle ve tutarsızlıkla suçlanıyorum. 

Mahkemeler önlerindeki iddianameyle yargılama yaparlar. İddianameyle sınırlıdırlar. İddianame ve Tensip Zaptı, suç tarihi olarak 24.12.2013 tarih ve sonrasını söylüyor. Ancak bu tarih sonrası hakkımda suçlama yok. 

İddianamede ve tensip zaptında bu tarihler açıkça yazılmasına rağmen savcının amacı neydi? Şimdi sizlere bunun nedenini anlatacağım. 

İDDİANAMEYE YAZILANA KADAR TÜM TUTUKLULUK DEVAM KARARLARINDA DA SUÇ TARİHİ 24.12.2013 VE SONRASI

Mart 2015 tarihinden iddianamenin yazılıp kabul edildiği Haziran 2016 tarihine kadar 16 ayda, her ay yapılan tutukluluk inceleme kararlarımda da suç tarihi olarak 24.12.2013 ve sonrası gösterilmiş. Bu kararlara yaptığımız itirazları inceleyen üst hakimlikler de aynı tarihi yazmışlar. Dosyada böyle yüzlerce karar var. Tüm kararlarda bu tarih yazıyor. Örnek olsun diye bir iki tanesini göstereyim. Yüzlerce var böyle karar. 3 klasör böyle karar var. Tüm aylık tutukluluk kararlarımda, üst hakimliğe yapılan kararlarda aynı tarih var. 2015 tarihli bir karardan örnek. 

EVİME İŞTE BU NEDENLE CD KONULDU. BEN OYUNLARINI BOZUNCA ESRA KONUR KÖMÜRLÜK TİYATROSUNU SAHNELEDİLER

Hakkımdaki Balyoz davasını anlatırken dikkat ederseniz sizlere ODA TV’de çıkan yalan haberler üzerine konunun bina edildiğini anlattım. Savcı bu yalan haberler ve Hüseyin Ersöz’ün ayları karıştırması üzerine komplo kurup, kurgusunu buna göre yapmış. Ayları karıştırdıklarının farkında olmadıkları için de kurguya, hazırladıkları belgelere bu tarih ve sonrasını atmışlar. Ben ayları karıştırmışsınız deyince de olayın farkına vardılar ve kurguları çöktü. Bir de evime konan CD olayı ellerinde patladı. Ortada kaldılar ve işin içinden çıkamadılar. Evime CD konulması olayını Olay 10 ve 11’de anlattım. 

Geleyim niçin 2013 tarihi sonrası demelerine. 

Mehmet Baransu, “orjinal belgeleri imha ettim” demesine rağmen imha etmemiş. Savaş belgelerini evinde ele geçirdiğimiz CD içinde yakaladık. Ve beni casusluktan tutun, bir çok suçlamayla yargılayacaklardı. Delil olarak da ODA TV’deki yukarıda sizlere anlattığım yalan haberleri ve Hüseyin Ersöz’ün ayları karıştırıp kurduğu komployu sunacaklardı. 

Önce Hüseyin Ersöz’den suç duyurusu dilekçesini aldı savcı. Sonra ODA TV’deki yalan haberleri dosyaya koydu. Sonra hakkımda soruşturma açtı. Evimde arama kararı çıkarttı. Eşimin Ankara’da benim ise Beylerbeyi’nde gazeteci arkadaşlarımla olduğum bir gün, evime birileri girdi. Evime girildiği tarihte üç polis ekibinin olay yerinde olması enteresandı. Aynı günü sabahı evimde arama yapılıp, gözaltına alındım. Defalarca kontrol ettiğim, tertemiz olan evimden her ne hikmetse “Balyoz Ekler 2” yazan CD çıktığı söylendi. Mümkün değildi. Dediğim gibi evim tertemizdi. 

SAVCI, POLİSLERİN HUKUKSUZ EYLEMLERİ ORTAYA ÇIKACAK DİYE KAMERA GÖRÜNTÜLERİNİ DOSYAYA KOYMADI 

Ardından sitenin kamera kayıtlarını almaya çalıştık. Anlamsız bir şekilde parasını verdiğimiz site güvenlik görevlileri görüntüleri vermedi. Evime bir gün önce kimin girdiklerini, üç ekip polisin ne için orada bulunduklarını biliyorlardı. Birileri kendilerini uyarmıştı. 

Bunun üzerine savcıya dilekçe yazıp, sitenin görüntülerinin ve evimin yanındaki MOBESA kamerasının görüntülerinin alınıp, dava dosyasına konmasını istedik. Savcı Gökalp Kökçü, operasyonları, evime girenleri ve bir gün önce çevrede bulanan üç ekibin (Araba içinde nerede konuşlandıklarını bile savcıya söylerim. Bu kadar acemice araç içinde oturup, benim çıkmamı bekliyorlarmış) deşifre olacağını anlayıp, bu talebimizi yerine getirmedi. Dilekçemizi dikkate almayıp, delillerin karartılmasına yardımcı oldu. Olay 10 ve 11’de ayrıntılı anlattım. 

ORJİNAL BELGEYİ İMHA ETMEMİŞ, BULDUK DEMEK İÇİN SUÇ TARİHİNİ 2013 VE SONRASI YAPTILAR 

Planları şuydu. Mehmet Baransu Devletin gizli belgelerini yok etmemiş, işte bulduk diyeceklerdi. Ancak evimdeki CD koyma oyunu ellerinde patladı. Bir de CD daha evimdeyken, mühürlü torbaya konmuşken, incelenmemişken POLİS fezlekesi yazmışlar ve incelemedikleri, görmedikleri bu CD içinde ne olduğunu fezlekeye yazmışlardı. Bu fezlekeyle yakalanmışlardı. Operasyonu acemice açık etmişlerdi. TEM’de müdürler ve polisler arasında küfürlerin havada uçuştuğunu iddia ediyordu bir polis bana. Doğru olup olmadığını bilemiyoruz. Olay 10 ve 11’de ayrıntılı anlattım. 

İşte bu nedenle suç tarihi 24.12.2013 ve sonrası olarak konuldu dava dosyama. Bu komploları ellerinde patlayınca, bir gün sonra Esra Konur kömürlük olayını devreye soktular. Orada da gariplikler olduğunu anladık. 

SAVCI YİNE CD’Yİ KENDİ HAZIRLAMIŞ GİBİ İÇİNDE NE OLDUĞUNU İNCELEMEDEN BİLDİ

Orada da yine üzerinde “Balyoz Ekler 2” yazan CD bulunduğu söylendi. Ne gariptir benim evimde de onun evinin kömürlüğünde de üzerinde aynı şeyler yazan CD çıktı. Polis ve savcı bu CD’de de yaptıkları hukuksuzlukları deşifre ettiler. Savcı Gökalp Kökçü, incelemedikleri, imajını almadıkları üzerinde sadece “Balyoz Ekler 2” yazan  CD içinde, Devletin Savaş Planları olabileceğini söyleyip, sulh ceza hakimliğine bu CD’yi siz inceleyin diye yazı yazdı. 

Ve yine ne gariptir ki; “CD’yi savcı hazırlamış gibi”, aynen dediği çıktı ve CD’de savaş planı olduğu söylenip, delil olarak emanete kaldırıldı. 

Benim evimde çıkan CD üzerinde de “Balyoz Ekler 2” yazıyordu ancak savcı ne hikmetse bu CD içinde savaş planları olabilir, siz inceleyin diye hakimliğe yazı yazmamıştı. İki CD üzerinde de aynı yazı yazmasına rağmen, birine farklı muamele, diğerine farklı muamele yapmıştı. Olay 10 ve 11’de ayrıntılı anlattım. 

Tam bir çocukça operasyon ve kurguydu yaptıkları. 

Öyle sanıyorum ki ilk Balyoz yargılamasında emanete kaldırılan Devletin GİZLİ belgelerini almışlar ve bir CD’ye aktarmışlar. Üzerine de Balyoz Ekler 2 yazmışlar. Önce benim evimde bu tiyatroyu sergilediler. Ben polisin uyarısı üzerine oyunlarını bozunca, bir hata daha yaptılar. Daha incelemedikleri CD’nin içinde ne olduğunu fezlekeye yazdılar. Bu kadar akıl tutulması yaşadılar. Bu durumda beni tutuklayamazlardı, tuttular Esra Konur tiyatrosunu sahnelediler. Orada da hukuksuzluğa imza attılar. 

ARAMA GÖRÜNTÜLERİNİ VERMİYORLAR.  

Esra Konur’un kömürlüğünün arama görüntülerini savcılıktan istedik. Vermediler. Sonra mahkemeden istedik yine vermediler. Tam 5 yıldır bu görüntüleri bizlere vermiyorlar. Ve o kömürlükte içinde Egemen Harekat Planı olduğunu söyledikleri bir CD çıkmış ve delil olarak da bunu iddianameye almışlar. 

Mahkemede 30’a yakın hakim değişti. Mahkeme bu kayıtları tarafıma vermiyor. Arama görüntülerini benden, avukatlardan kaçırıyorlar, saklıyorlar. İşte bu durum beni kuşkulandırdı. Belli ki aramada da sorunlar vardı. 

ESRA KONUR ARAMA SAATİNDE İŞ YERİNDEYMİŞ, ARAMADAYMIŞ GİBİ TUTANAK TUTMUŞLAR 

Arama tutanağına baktık. Esra Konur, aramanın olduğu saatlerde iş yerinde. Aramanın olduğu yerde değil. Arama başladıktan yaklaşık iki saat sonra gelip aramaya katılmış. Ancak kendisine sanki aramanın başından sonuna kadar oradaymış gibi imza attırılmış. Suç işlenmiş. 

Bununla da yetinmedim. Belli ki hem polisler hem de savcı Gökalp Kökçü, yaptıkları bir hukuksuzluğun ortaya çıkmasından çekiniyorlardı bu aramayla ilgili. 

“BABA, DEDEM VE ANNEM ARAMADA YUKARIDAYDI, KÖMÜRLÜKTE ÇOK KALMADILAR”

Aynı aramada kızım da bulunmuştu. Polis “abilerine” su getirip götürmüştü. Arama 15:00 gibi başlamış gece yarısı 02:00’e kadar sürmüştü. Kızım bana, annesinin ve dedesinin arama yapılırken çoğunlukla 8 kat yukarıdaki evlerine gittiklerini, polislerin çoğunlukla onların yokluğunda arama yaptığını söyledi. Hukuksuz arama yapmışlardı ve bunun ortaya çıkmasını istemiyorlardı. Görüntüleri bana vermek istememelerinin nedeni de buydu sanırım.

Son olarak bu bölümü şu cümlelerle bitireyim. Ergenekon bozma kararında, İşçi Partisinde yapılan aramayla ilgili şu tespit yapılıp, dosya bozulmuştu. Doğu Perinçek’in yokluğunda arama yapılmış, Perinçek gözaltındayken arama noktasına götürülmemiş, akşam saatlerinde arama yapılmış, aramanın başında bulunup, sonradan bulunmaması, ancak evraklara imza atılması hukuksuzca değerlendirilip, karar bozulmuştu. 

Bozma kararında şu deniyordu; Perinçek gözaltındayken, kendisiyle ilişkilendirilen arama bölgesine götürülmeliydi. Yokluğunda arama yapılmıştı ve hukuksuzdu. 

Aynı durum benimle ilgili de yapılıyor. Ben gözaltındayım, daha tutuklanmamış ve hakim karşısına çıkmamışım. Ancak beni arama bölgesine götürmüyorlar. Benimle olay yerini ilişkilendiriyorlar oysa. Avukatımı arama bölgesine götürmüyorlar. 

Esra Konur arama yapılırken orada değil. İki saat sonra geliyor. CD bulunuyor. Ancak sanki aramanın başından sonuna kadar  oradaymış, çıkan şeyleri görmüş gibi kendisine imza attırılıyor. 

Tanıklık için orada bulundurulan babası ve kendisi ARAMA YAPILIRKEN defalarca 8 kat yukarıdaki evlerine çıkmışlar. Arama yokluklarında yapılmış. Ancak bundan bahsetmiyorlar. Kızımdan öğreniyorum. “Baba arama yapılırken annem ve dedem genelde yukarıda evdeydiler” diyor. Kamera görüntülerini bizden saklıyorlar. Gerçeklerin ortaya çıkmasından korkuyorlar. 

ARAMA GÖRÜNTÜLERİ DOSYADA YOKMUŞ

Bu kömürlük görüntüleriyle ilgili son olarak şunu söyleyeyim. Mahkeme görüntüleri tarafıma 4 yıl 9 aydır vermeyince, (defalarca dilekçe yazdım) bir ay önce avukatımı dava dosyasından bu görüntüleri almaya gönderdim. Neyle karşılaştık derseniz, katip bizlere tüm dava dosyasını açtı ancak görüntüler dava dosyasından buhar olup uçmuştu. Nerede olduğu bilinmiyormuş. Bakalım son duruşmada hakim bu duruma ne diyecek ve o görüntüleri bulup bana teslim edecek mi?